19. Meryem Suresi Ali Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı

4. Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım."
5. "Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et."
6. "Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl."
7. (Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce ona hiç bir adaş kılmamışız."
8. Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım."
9. (Ona gelen melek:) "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: - Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiç bir şey değil iken, seni yaratmıştım."
10. Dedi ki: "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." Dedi ki: "Senin alametin, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır."
11. Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin."
12. (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik.
13. Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi.
15. Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağı gün de.
16. Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
17. Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
18. Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."
19. Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
20. O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiç bir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.
21. "İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.
22. Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
23. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim."
24. Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır."
25. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin."
26. Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)'a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."
27. Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."
28. "Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi."
29. Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"
30. (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."
31. "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."
33. "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün de."
34. İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".
35. Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.
36. Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.
37. İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay inkar edenlere.
38. Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.
39. İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar.
40. Elbette, yeryüzünde ve onun üzerindekilere biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler.
41. Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o, doğruyu söyleyen bir peygamberdi.
42. Hani babasına demişti: "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?
43. "Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım."
44. "Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır."
45. "Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun."
46. (Babası) Demişti ki: "İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git."
47. (İbrahim:) "Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" dedi.
48. "Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım."
49. Böylelikle, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.
50. Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
51. Kitap'ta Musa'yı da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
52. Ona, Tur'un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık.
53. Ona rahmetimizden kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak armağan ettik.
54. Kitap'ta İsmail'i de zikret. Çünkü o, va'dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
55. Halkına, namazı ve zekatı emrediyordu ve o, Rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı.
56. Kitap'ta İdris'i de zikret. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi.
58. İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den, İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah')ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar.
59. Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.
60. Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar.
61. Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir.
62. Onda 'boş bir söz' işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır.
63. O cennet; biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız.
64. Biz (elçiler) ancak Rabbiniz emriyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan her şey O'nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.
65. Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olan birini biliyor musun?
66. İnsan demektedir ki: "Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?"
67. İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?
68. Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.
69. Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.
70. Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.
71. Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.
72. Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.
73. Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda, o inkar edenler, iman edenlere derler ki: "İki gruptan hangisi, makam bakımından daha iyi, topluluk bakımından daha güzeldir?"
74. Onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler.
75. De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir.
76. Allah, hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.
77. Ayetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?
78. O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahman (olan Allah)ın katında(n) bir ahid mi aldı?
79. Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azabta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.
80. Onun söylemekte olduğuna biz mirasçı olacağız; o bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir.
81. Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.
82. Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
83. Görmedin mi, biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.
84. Onlara karşı acele davranma; biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.
85. Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün,
87. Rahmanın katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır.
90. Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti.
91. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı).
93. Göklerde ve yerde olan (herkesin ve her şeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak gelecektir.
94. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır.
95. Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir.
96. İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.
97. Biz bunu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp korkutman için.
98. Biz, onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiç birini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun?
Ayetbul | Kuran Mealleri | Quran | Ali Bulaç meali | Meryem suresi