54. Kamer Suresi Ali Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı

2. Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler.
3. Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.'
4. Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
5. (Ki her biri) Doruğunda, olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.
6. Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün...
7. Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
8. Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün."
9. Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O 'baskı altına alınıp engellenmişti.'
10. Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al."
11. Biz de 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık.
12. Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
13. Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
14. Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş/nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.
15. Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
17. Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
18. Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
19. Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik.
20. İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
22. Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
24. Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz."
25. "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır."
26. Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip öğreneceklerdir.
27. Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip bekle ve sabret.
28. "Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun."
29. Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp 'hayvanı ayağından biçip yere devirdi.'
31. Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
32. Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
34. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık;
35. Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
36. Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp yalanlamakta direttiler.
37. Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."
38. Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp bastırıverdi.
40. Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
41. Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.
42. Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
43. Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için Kitaplarda bir beraat mi var?
44. "Biz, 'birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan' bir toplumuz" mu diyorlar?
45. Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46. Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azab) (kıyamet) saatidir. O saat, 'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.
47. Hiç şüphesiz suçlular günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.
48. Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün "Cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek.)
51. Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
54. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
55. Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar.
Ayetbul | Kuran Mealleri | Quran | Ali Bulaç meali | Kamer suresi