40.
Mümin Suresi
Mehmet Okuyan
Kur’an Meal-Tefsir
3. O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı şiddetli olandır, lütuf sahibidir. O'ndan başka ilah yoktur; dönüş de yalnızca O'nadır.[1]
4. Kâfir olanlardan başkası, Allah'ın ayetleri hakkında tartışmaz. Onların diyar diyar dolaşması kesinlikle seni aldatmasın![1]
5. Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki gruplar da (peygamberlerini) yalanlamışlardı. Her ümmet, kendi elçisini yakalamaya azmetmişti.[1] Batıl sayesinde gerçeği iptal etmek için mücadele etmişlerdi.[2] (Bunun üzerine onları) kıskıvrak yakalamıştım. Azabım (bak) nasıl olmuştu!
7. Arşı taşıyan ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd (övgü) ile tesbih ederler (yüceltirler).[1] O'na iman eder ve müminler için şöyle bağışlanma dilerler:[2] "Rabbimiz! Senin merhamet ve ilmin her şeyi kapsamıştır. Tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla; onları cehennem azabından koru!
8. Rabbimiz! Onları da atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğin durmaya değer[1] cennetlere koy![2] Şüphesiz ki güçlü, doğru hüküm veren yalnızca sensin!
9. Onları her türlü kötülüklerden koru! O gün sen kimi kötülüklerden korursan elbette ona merhamet etmişsindir. Asıl büyük kurtuluş işte budur."
10. Kâfir olanlara (mahşerde) şöyle seslenilecektir: "Allah'ın gazabı, sizin kendinize olan öfkenizden elbette daha büyüktür. Zira imana davet ediliyorken inkâr ediyordunuz."
11. Onlar "Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin.[1] Günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkış yolu var mıdır?" demiş (olacaklar)dır.
12. (Onlara şöyle denecektir:) "Tek Allah'a çağrıldığı(nız) zaman inkâr ederdiniz. O'na ortak koşulunca (buna) inanırdınız.[1] Hüküm yüce (ve) büyük olan Allah'a aittir."
13. Size delillerini gösteren ve sizin için gökten rızık indiren O'dur.[1] Allah'a yönelenden başkası (gerçeği) hatırlamaz.[2]
15. (Allah) dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Kavuşma günüyle ilgili uyarmak için emri gereği kullarından dilediğine rûhu (Kur'an'ı) indirir.[1]
16. O gün onlar meydana çıkacaklar. Onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. (Onlara:) "Bugün otorite kimindir? Tek, ezici güç sahibi olan Allah'a aittir!" (denecektir).
17. Bugün herkese kazandığının karşılığı verilecektir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz ki Allah hesabı hızlı olandır.
18. Yaklaşan gün[1] hakkında onları uyar! Çünkü (o anda) dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelecektir. Zalimlerin hiçbir dostu ve sözü dinlenir hiçbir şefaatçisi yoktur.
20. Allah adaletle hükmedecektir.[1] O'nun peşi sıra yalvardıkları ise asla hükmedemezler. Şüphesiz ki yalnızca Allah gerçek duyandır, görendir.
21. Öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmek için yeryüzünde hiç mi dolaşmadılar?[1] Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri yönünden bunlardan daha da üstündüler.[2](Böyleyken) Allah onları günahları yüzünden yakalamıştı.[3] Onları Allah'(ın gazabın)dan koruyan da olmamıştı.
22. Bunun sebebi, elçileri kendilerine apaçık deliller getirdikleri hâlde inkâr etmeleriydi. Allah da onları yakalamıştı. Şüphesiz ki O kuvvetlidir, azabı da şiddetlidir.
23. (23, 24) Yemin olsun ki Musa'yı da ayetlerimizle ve apaçık bir delille Firavun'a,[1] Haman'a ve Karun'a göndermiştik de (onlar "Bu) bir büyücüdür; çok yalancıdır!" demişlerdi.
24. (23, 24) Yemin olsun ki Musa'yı da ayetlerimizle ve apaçık bir delille Firavun'a,[1] Haman'a ve Karun'a göndermiştik de (onlar "Bu) bir büyücüdür; çok yalancıdır!" demişlerdi.
25. İşte o (Musa), tarafımızdan kendilerine gerçeği getirince "Onunla birlikte iman edenlerin oğullarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın!" demişlerdi.[1] (Ama) kâfirlerin tuzağı elbette boşa çıkar.[2]
26. Firavun, "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim; (o da) Rabbine yalvarsın! Şüphesiz ki ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum!" demişti.[1]
27. Musa da "Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olana (Allah'a) sığındım." demişti.[1]
28. Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle demişti: "Siz bir adamı ‘Rabbim Allah'tır!' diyor diye öldürecek misiniz? (Oysa) o, size Rabbinizden apaçık deliller getirmiştir. O (Musa) yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir. Doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiği (azab)ın bir kısmı olsun gelip size isabet eder.[1] Şüphesiz ki Allah haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola ulaştırmaz.
29. Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hâkim kişiler olarak hükümdarlık sizindir. (Fakat) Allah'ın azabı bize gelip çatarsa bize kim yardım edebilir ki!"[1] Firavun ise "Ben size sadece kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum!" demişti.
30. İman eden kişi şöyle demişti: "Ey kavmim! Doğrusu ben üzerinize önceki toplulukların günü[1] gibi (bir felaket gelmesinden) korkuyorum.
31. Nuh kavminin, Âd ile Semûd (kavimlerinin) ve onlardan sonra gelenlerin durumunun örneği gibi. Allah kullarına haksızlık dilemez.
33. O gün arkanıza dönüp kaç(maya çalış)acaksınız. Sizi Allah'tan (azabından) kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa artık ona hiçbir yol gösteren olamaz."[1]
34. Yemin olsun ki (Musa'dan) önce Yusuf da size apaçık deliller getirmişti; onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Sonunda o vefat edince "Allah ondan sonra asla elçi göndermez!" demiştiniz. İşte Allah aşırı giden (bütün) şüphecileri böyle sapkınlıkta bırakır.
35. Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı hâlde Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenler,[1] gerek Allah katında, gerekse iman edenler katında büyük bir öfkeyle karşılanır. Allah her zorba kibirlinin kalbini işte böyle mühürler.[2]
37. Yani göklerin sebeplerine (yollarına ulaşırım). (Böylece belki) Musa'nın ilahına ulaşırım; şüphesiz ki ben onu (Musa'yı) yalancı sanıyorum!" demişti.[1] Böylece Firavun'a, yaptığı kötü iş süslü gösterilmiş ve yoldan saptırılmıştı. (Zaten) Firavun'un tuzağı elbette yıkımdadır (kayıptadır).[2]
38. İman eden kişi şöyle demişti:[1] "Ey kavmim! Siz bana uyun ki ben de size doğru yolu göstereyim.[2]
39. Ey kavmim! Dünya hayatı, geçici (bir eğlence)den ibarettir. Ahiret(e gelince), işte kalınacak yurt orasıdır.
40. Kim herhangi bir kötülük işlerse, kendisine sadece o kadar karşılık verilecektir.[1] Erkek veya kadın kim mümin olarak iyi iş yaparsa işte onlar cennete gireceklerdir; orada kendilerine hesapsız rızık verilecektir.
42. Siz beni, Allah'ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, güçlü ve çok bağışlayan olan (Allah)'a davet ediyorum.
43. Gerçek şu ki sizin beni davet ettiğiniz şeyin, dünyada da ahirette de davete değer bir tarafı yoktur. Şüphesiz ki dönüşümüz Allah'adır; aşırı gidenler de elbette ateş halkının kendileridir.
44. Size söylediklerimi ileride hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz ki Allah kulları görendir."
45. Sonunda Allah kurdukları tuzakların kötülüklerinden onu korumuştu. Firavun'un ailesini (destekçilerini) ise kötü azap kuşatmıştı.
46. Sabah akşam ateşe sunulurlar.[1] O (Son) Saat gerçekleştiğinde "Firavun'un ailesini (destekçilerini) azabın en şiddetlisine koyun!" (denecektir).
47. (Kâfirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken[1] zayıf olanlar, (saptıran) kibirlilere "Şüphesiz ki biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz?" diyecekler.[2]
48. Kibirliler ise "Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz.[1] Şüphesiz ki Allah kulları arasında hükmü vermiştir." diyeceklerdir.[2]
49. Ateşte bulunanlar, cehennem bekçilerine "Rabbinize dua edin de bizden bir gün bile olsa azabı hafifletsin!" diyeceklerdir.[1]
50. (Cehennemin bekçileri) "Size elçileriniz apaçık deliller getirmediler mi?" diyecekler. Onlar da "Evet (getirdiler)!" cevabını verecekler. (Bekçiler ise) "(Öyleyse) kendiniz yalvarın! (Gerçi) kâfirlerin yalvarması sadece boşunadır." diyeceklerdir.
51. Şüphesiz ki biz elçilerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında hem de şahitlerin (şahitliğe) duracakları günde yardım edeceğiz.[1]
52. O gün zalimlere, özür dilemeleri hiçbir yarar sağlamayacaktır.[1] Lanet de onlar içindir; kötü yurt (cehennem) de onlar içindir!
53. (53, 54) Yemin olsun ki biz Musa'ya hidayeti vermiş ve İsrailoğullarına da o Kitabı öz akıl sahipleri için bir rehber ve (gerçeği) hatırlatan bir (öğüt) olarak miras bırakmıştık.
54. (53, 54) Yemin olsun ki biz Musa'ya hidayeti vermiş ve İsrailoğullarına da o Kitabı öz akıl sahipleri için bir rehber ve (gerçeği) hatırlatan bir (öğüt) olarak miras bırakmıştık.
55. Sabret! Şüphesiz ki Allah'ın vaadi gerçektir.[1] Günahının bağışlanmasını iste![2]Akşam sabah Rabbini hamd (övgü) ile tesbih et (yücelt)!
56. Şüphesiz ki kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı hâlde Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenler var ya,[1] onların göğüslerinde (kalplerinde), asla ulaşamayacakları bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah'a sığın! Şüphesiz ki -O'dur O- duyan; gören.
57. Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların (yeniden) yaratılmasından daha büyüktür.[1] Fakat insanların çoğu bilmezler.
58. Körle gören, iman edip iyi işler yapanlarla kötülük yapan bir olmaz.[1] Ne kadar da azınız (gerçeği) hatırlıyor!
59. O (Son) Saat, mutlaka gelecektir; bunda hiçbir şüphe yoktur.[1] Fakat insanların çoğu inanmazlar.
60. Rabbiniz şöyle demiştir: "Bana dua edin,[1] cevap vereyim.[2] Şüphesiz ki bana ibadeti bırakıp kibirlenenler, ileride aşağılanarak cehenneme gireceklerdir."
61. Allah, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yaratan, (çalışıp kazanmanız için de) gündüzü aydınlık kılandır. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.[1]
62. İşte bu, her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah'tır.[1] O'ndan başka ilah yoktur. Nasıl da (gerçeklerden) döndürülüyorsunuz!
64. Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan[1] ve sizi temiz (helal) besinlerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Rabbiniz Allah budur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
65. O, daima diridir, O'ndan başka ilah yoktur. Dini O'na özgü kılarak O'na dua edin! Hamd (övgü) âlemlerin Rabbi Allah içindir.
66. De ki: "Bana Rabbimden apaçık deliller geldiğinde (de) Allah'ın peşi sıra yalvardıklarınıza tapmam bana yasaklandı[1] ve bana ‘Âlemlerin Rabbine teslim olmam' emredildi."[2]
67. Sizi (önce) topraktan, sonra nutfeden (zigottan),[1] sonra ‘alakadan (embriyodan) yaratan, sonra sizi bebek olarak (ana rahminden) çıkaran, sonra sizi yetişkinlik çağınıza ulaşmanız, ardından da ihtiyarlamanız için (yaşatan) O'dur. İçinizden daha önce vefat ettirilenler de vardır ve belirli bir vakte ulaşmanız için (sizi yaşatan da O'dur).[2] Umulur ki akıl edersiniz.[3]
68. O diriltendir, öldürendir. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "Ol!" der, o da hemen olmaya başlar.[1]
69. Allah'ın ayetleri hakkında tartışanları görmedin mi? Nasıl da (gerçeklerden) uzaklaştırılıyorlar!
70. Onlar, Kitabı (Kur'an'ı) ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. İleride (gerçeği) bilecekler!
71. (71, 72) O zaman boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde[1] kaynar suya sürüklenecekler; sonra da ateşte yakılacaklardır.
72. (71, 72) O zaman boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde[1] kaynar suya sürüklenecekler; sonra da ateşte yakılacaklardır.
73. (73, 74) Sonra onlara "Allah'ın peşi sıra ortak koştuklarınız nerede?" denecektir. Onlar da "Bizden kayboldular;[1] zaten biz önceleri hiçbir şeye yalvarmıyorduk!"[2]diyecekler. İşte böylece Allah o kâfirleri saptırır (sapkınlıkta bırakır).[3]
74. (73, 74) Sonra onlara "Allah'ın peşi sıra ortak koştuklarınız nerede?" denecektir. Onlar da "Bizden kayboldular;[1] zaten biz önceleri hiçbir şeye yalvarmıyorduk!"[2]diyecekler. İşte böylece Allah o kâfirleri saptırır (sapkınlıkta bırakır).[3]
75. Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanız ve aşırı derecede sevinip kibirlenmenizden ötürüdür.
76. (Şöyle denecektir): "İçinde ebedî kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin!" Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür![1]
77. Sabret! Şüphesiz ki Allah'ın vaadi gerçektir.[1] Onlara vadettiğimiz (azabın) bir kısmını sana gösteririz veya seni daha önce vefat ettiririz. Sadece bize döndürüleceklerdir.[2]
78. Yemin olsun ki senden önce de elçiler göndermiştik. Onlardan kıssasını sana anlattıklarımız da var; kıssasını sana anlatmadıklarımız da var.[1] Hiçbir elçi, Allah'ın izni olmaksızın herhangi bir ayeti (mucizeyi) getiremez. Allah'ın (azap) emri gelince de hüküm verilmiş (olur); batılı seçenler orada kaybetmiş (olacak)lardır.
79. Bir kısmına binesiniz, bir kısmının (etinden) yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratan Allah'tır.
80. Onlarda, sizin için daha nice yararlar vardır. Göğüslerinizdeki (kalplerinizdeki) arzuya onlar(ın) üzerinde ulaşırsınız.[1] Onların ve gemilerin üzerinde taşınırsınız.
82. Kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmek üzere yeryüzünde hiç mi dolaşmadılar?[1] Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlamdılar.[2] (Fakat) kazandıkları şeyler, onlara asla yarar sağlamamıştır.
83. Elçileri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan (eksik) bilgiye güvenmişlerdi. (Buna karşılık) alay ettikleri şey kendilerini kuşatacaktır.[1]
