2. Bakara Suresi 177. ayet Ali Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ وَاٰتَى الْمَالَ عَلٰى حُبِّه۪ ذَوِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَالسَّٓائِل۪ينَ وَفِي الرِّقَابِۚ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَۚ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُواۚ وَالصَّابِر۪ينَ فِي الْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَح۪ينَ الْبَأْسِۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُواۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Leysel birre en tuvellu vucuhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lakinnel birre men amene billahi vel yevmil ahırı vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyin, ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes sebili, ves sailine ve fir rıkab, ve ekames salate ve atez zekat, vel mufune bi ahdihim iza ahed, ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hinel be's ulaikellezine sadaku, ve ulaike humul muttekun.
Ayetbul | Kuran Mealleri | Quran | Bakara suresi 177. ayet

Ali Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
Ahmed Hulusi Türkçe Kur'an Çözümü
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allah'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melaikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allah Esma'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allah sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere, kölelikten kurtarmaya veren; salatı ikame eden (Allah'a yönelişinin bilfiil hakkını veren); zekatını veren (Allah'ın bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan); söz verdiğinde sözünde duran; sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında buna dayanandır. İşte bunlar sadıklar ve korunanlardır.
Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Meali
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batıya çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere ve kitaba iman edenin; malını çok sevmesine rağmen onu akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, köle ve esirlere verenin; namazı dosdoğru kılanın;zekatı verenin; sözleştikleri zaman gereğini yerine getirenin; sıkıntıda, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanda sabır gösterenin eyleminden oluşur. İşte doğru olanlarbunlardır;işte sakınanlar da bunlardır.
Diyanet İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.
Edip Yüksel (Eski Baskı) Mesaj: Kuran Çevirisi
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
Erginlik değil: yüzlerinizi kah gün doğu tarafına çevirmeniz kah batı, ve lakin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melaikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, biçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekatı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan müttekiler
Elmalılı (sadeleştirilmiş)
Erginlik, yüzlerinizi bir doğu bir batı tarafına çevirmeniz değildir. Ancak eren Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal veren, hem namazı kılan, hem zekatı veren, sözleştikleri vakit sözlerini yerine getiren, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve savaşın kızıştığı anda sabır gösterenlerdir. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar.
Gültekin Onan
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
Hasan Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim
(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsafırlere), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtarmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekatı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaarebenin kızışdığı zamanlarda sabr-u metanet gösterenler (in birridir). Onlar (yok mu? imanlarında ve birr-ü taat iddiasında) saadık olanlar onlardır ve onlar takvaaya erenlerin de ta kendileridir.
İbni Kesir
Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz "bir" değildir. Lakin asıl "bir"; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitablara, peygamberlere iman eden, malını seve seve yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, dilenenlere, kölelere, esirlere veren, namazı kılan, zekatı veren, muahede yaptıklarında ahidlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve şiddetli savaş anında sabredenlerinkidir. İşte sadık olanlar da onlardır ve müttakiler de onlardır.
Muhammed Esed Kur'an Mesajı
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.
Şaban Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
-Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz iyilik değildir. Fakat iyilik Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden, malını sevgisine rağmen; akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilencilere, kölelere ve esirlere veren, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, sözleştikleri zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerin durumudur. İşte sadıklar ve muttakiler onlardır.
Suat Yıldırım Kuran-ı Kerim ve Meali
İyilik (ve hayır), yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir. Asıl iyilik; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, sevdiği malını Allah'ı hoşnud etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, namazı hakkıyla ifa edip zekatı veren, sözleştiği zaman sözlerinde duran, hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde, savaşın şiddetleri esnasında sabreden kimselerin davranışlarıdır. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır Allah'ı sayıp günahlardan korunan takvalılar!
Süleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, o(kimsenin iyiliği)dir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inandı; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan(köle ve esir)lere verdi; namazı kıldı, zekatı verdi. Andlaşma yaptıkları zaman andlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından) korunanlar da onlardır.
Yaşar Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim Meali
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, ahıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.
Mustafa İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’an
Gerçek erdem yüzlerinizi doğuya veya batıya döndürmeniz değildir. Fakat gerçek erdem kişinin Allah'a, ahiret gününe, meleklere, İlahi kelama, peygamberlere inanması, malı -ona sevgi duymasına rağmen- yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürlüğü elinden alınanlara vermesi, namazı istikametle kılması, zekatı gönlünden gelerek vermesidir. Onlar söz verdikleri zaman sözlerinde dururlar, şiddetli zorluk ve darlıklara karşı göğüs gererler. İşte bunlardır sözlerine sadık kalanlar... Takvaya ermiş olanlar da bunlardır.
Erhan Aktaş Kerim Kur'an
Yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz birr[1] değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yol oğluna[2], yardım isteyenlere, rikab olanlara[3] vermek; "salatı ikame etmek, zekat yapmak[4]", söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, sıkıntıda, zorlukta ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva sahibi olanlardır.
Erhan Aktaş (Eski Baskı) Kerim Kur'an
Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz birr[1] değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere, köle ve esirlere vermek; "salatı ikame etmek, zekat vermek"[2], söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, zorlukta, sıkıntıda ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva[3] sahibi olanlardır.
Ali Rıza Safa Kur'an-ı Kerim Gerçek
Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz, gerçek erdemlilik değildir. Gerçek erdemli kişi, Allah'a, Sonsuz Yaşam Günü'ne, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanan, sevdiği maldan, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürlükten yoksun olanlara veren; namazı dosdoğru kılan ve zekatı verendir. Söz verdiklerinde sözlerini tutan; yokluk, zorluk ve sıkıntı zamanlarında dirençli olanlardır. Doğruyu söyleyenler, işte onlardır. Ve işte onlar, sorumluluk bilinci taşıyanlardır.
Süleymaniye Vakfı Süleymaniye Vakfı Meali
İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. İyilik; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır.[1] Böyle bir kişi, sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolda kalanlara, isteyenlere ve boyunduruk altındakilere verir.[1] Namazı düzgün ve sürekli kılar ve zekatı verir. Bunlar anlaşma yaptıkları zaman da yükümlülüklerini yerine getirirler. Baskılara, zorluklara, bir de baskın anında olacaklara karşı dirençli olurlar. Özü sözü doğru olanlar bunlardır. Allah'tan çekinerek korunanlar da bunlardır.
Edip Yüksel Mesaj: Kuran Çevirisi
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'ı, ahiret gününü, melekleri, kitabı ve peygamberleri onaylarlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, evsizlere, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; Salatı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır.
Mehmet Okuyan Kur’an Meal-Tefsir
(Gerçek) iyilik, yüzlerinizi doğu ve(ya) batı tarafına çevirmeniz değildir. Gerçek iyilik, kişinin Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inanmasıdır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (yardım) isteyenlere ve kölelere sevdiği maldan harcamasıdır. (Ayrıca) namazı kılması, zekâtı vermesidir. (Bunlar) antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirenlerdir. (Dahası), sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenlerdir. Doğru olanlar işte bunlardır! Muttakîler (duyarlı olanlar) da işte bunlardır![1]
Əlixan Musayev
Yaxşı əməl üzünüzü məşriqə və məğribə tərəf çevirməyiniz deyildir. Lakin yaxşı əməl (sahibləri) Allaha, Axirət gününə, mələklərə, kitablara, peyğəmbərlərə iman gətirən, sevdiyi malı qohum-əqrəbaya, yetimlərə, kasıblara, müsafirlərə, dilənənlərə və kölələrin azad edilməsinə sərf edən, namaz qılıb zəkat verən, əhd bağladıqda əhdlərini yerinə yetirən, sıxıntı və xəstəlik üz verdikdə, habelə döyüşdə səbr edən şəxslərdir. Onlar imanlarında doğru olanlardır. Müttəqi olanlar da elə məhz onlardır.
Bünyadov-Məmmədəliyev
Yaxşı əməl heç də (ibadət vaxtı) üzünü günçıxana və günbatana tərəf çevirməkdən ibarət deyildir. Yaxşı əməl sahibi əslində Allaha, axirət gününə, mələklərə, kitaba (Allahın nazil etdiyi bütün ilahi kitablara) və peyğəmbərlərə inanan, (Allaha) məhəbbəti yolunda (və ya mal-dövlətini çox sevməsinə baxmayaraq) malını (kasıb) qohum-əqrəbaya, yetimlərə, yoxsullara, (pulu qurtarıb yolda qalan) müsafirə (yolçulara), dilənçilərə və qulların azad olunmasına sərf edən, namaz qılıb zəkat verən kimsələr, eləcə də əhd edəndə əhdinə sadiq olanlar, dar ayaqda, çətinlikdə (ehtiyac, yaxud xəstəlik üz verdikdə) və cihad zamanı (məşəqqətlərə) səbr edənlərdir. (İmanlarında, sözlərində və əməllərində) doğru olanlardır. Müttəqi olanlar da onlardır!
Ələddin Sultanov
Yaxşı əməl (ibadət vaxtı) üzünüzü şərqə və qərbə tərəf çevirməyiniz deyildir. Yaxşı əməl sahibləri o kəslərdir ki, Allaha, axirət gününə, mələklərə, kitablara və peyğəmbərlərə inanar, mal-dövlətini sevməsinə baxmayaraq onu qohum-əqrəba, yetimlər, yoxsullar, yolda qalanlar, dilənçilər və qulların azad olunması üçün sərf edər, namazı qılar, zəkatı verər, əhd etdikləri zaman əhdlərinə sadiq qalar, darlıqda, çətinlikdə, eləcə də döyüş vaxtı səbir edərlər. Onlar sadiqlərdir, əsil müttəqilərdir.
Rashad Khalifa The Final Testament
Righteousness is not turning your faces towards the east or the west. Righteous are those who believe in GOD, the Last Day, the angels, the scripture, and the prophets; and they give the money, cheerfully, to the relatives, the orphans, the needy, the traveling alien, the beggars, and to free the slaves; and they observe the Contact Prayers (Salat) and give the obligatory charity (Zakat); and they keep their word whenever they make a promise; and they steadfastly persevere in the face of persecution, hardship, and war. These are the truthful; these are the righteous.
The Monotheist Group The Quran: A Monotheist Translation
Piety is not to turn your faces towards the east and the west, but pious is one who believes in God and the Last Day, and the angels, and the Book, and the prophets, and who gives money out of love to the relatives, and the orphans, and the needy, and the wayfarer, and those who ask, and to free the slaves; and who upholds the contact prayer, and who contributes towards purification; and those who keep their pledges when they make a pledge, and those who are patient in the face of adversity and hardship and when in despair. These are the ones who have been truthful, and these are the righteous.
Edip-Layth Quran: A Reformist Translation
Piety is not to turn your faces towards the east and the west, but piety is one who acknowledges God and the Last day, and the controllers, and the book, and the prophets, and he gives money out of love to the near relatives, and the orphans, and the needy and the wayfarer, and those who ask, and to free the slaves, and he observes the Contact prayer, and contributes towards betterment; and those who keep their pledges when they make a pledge, and those who are patient in the face of good and bad and during persecution. These are the ones who have been truthful, and they are the righteous.
Mustafa Khattab The Clear Quran
Righteousness is not in turning your faces towards the east or the west. Rather, the righteous are those who believe in Allah, the Last Day, the angels, the Books, and the prophets; who give charity out of their cherished wealth to relatives, orphans, the poor, ˹needy˺ travellers, beggars, and for freeing captives; who establish prayer, pay alms-tax, and keep the pledges they make; and who are patient in times of suffering, adversity, and in ˹the heat of˺ battle. It is they who are true ˹in faith˺, and it is they who are mindful ˹of Allah˺.
Al-Hilali & Khan
It is not Al-Birr (piety, righteousness, and each and every act of obedience to Allâh, etc.) that you turn your faces towards east and (or) west (in prayers); but Al-Birr is (the quality of) the one who believes in Allâh, the Last Day, the Angels, the Book, the Prophets[1] and gives his wealth, in spite of love for it, to the kinsfolk, to the orphans, and to Al-Masâkîn (the poor), and to the wayfarer, and to those who ask, and to set slaves free, performs As-Salât (Iqâmat-as-Salât ), and gives the Zakât, and who fulfil their covenant when they make it, and who are patient in extreme poverty and ailment (disease) and at the time of fighting (during the battles). Such are the people of the truth and they are Al-Muttaqûn (the pious - See V.2:2).
Abdullah Yusuf Ali
It is not righteousness that ye turn your faces Towards east or West; but it is righteousness- to believe in Allah and the Last Day, and the Angels, and the Book, and the Messengers; to spend of your substance, out of love for Him, for your kin, for orphans, for the needy, for the wayfarer, for those who ask, and for the ransom of slaves; to be steadfast in prayer, and practice regular charity; to fulfil the contracts which ye have made; and to be firm and patient, in pain (or suffering) and adversity, and throughout all periods of panic. Such are the people of truth, the Allah-fearing.
Marmaduke Pickthall
It is not righteousness that ye turn your faces to the East and the West; but righteous is he who believeth in Allah and the Last Day and the angels and the Scripture and the prophets; and giveth wealth, for love of Him, to kinsfolk and to orphans and the needy and the wayfarer and to those who ask, and to set slaves free; and observeth proper worship and payeth the poor-due. And those who keep their treaty when they make one, and the patient in tribulation and adversity and time of stress. Such are they who are sincere. Such are the Allah-fearing.
Abul A'la Maududi Tafhim commentary
Righteousness does not consist in turning your faces towards the east or towards the west;[1] true righteousness consists in believing in Allah and the Last Day, the angels, the Book and the Prophets, and in giving away one’s property in love of Him to one’s kinsmen, the orphans, the poor and the wayfarer, and to those who ask for help, and in freeing the necks of slaves, and in establishing Prayer and dispensing the Zakah. True righteousness is attained by those who are faithful to their promise once they have made it and by those who remain steadfast in adversity and affliction and at the time of battle (between Truth and falsehood). Such are the truthful ones; such are the God-fearing.
Taqi Usmani
Righteousness is not (merely) that you turn your faces to the East and the West; but righteousness is that one believes in Allah and the Last Day and the angels and the Book and the Prophets, and gives wealth, despite (his) love for it, to relatives, and to orphans, the helpless,the wayfarer, and to those who ask, and (spends) in (freeing) slaves and observes the Salāh (prayers) and pays Zakah-and (the act of) those who fulfill their covenant when they enter into a covenant, and, of course, those who are patient in hardship and suffering and when in battle! Those are the ones who are truthful, and those are the God - fearing.
Abdul Haleem
Goodness does not consist in turning your face towards East or West. The truly good are those who believe in God and the Last Day, in the angels, the Scripture, and the prophets; who give away some of their wealth, however much they cherish it, to their relatives, to orphans, the needy, travellers and beggars, and to liberate those in bondage; those who keep up the prayer and pay the prescribed alms; who keep pledges whenever they make them; who are steadfast in misfortune, adversity, and times of danger. These are the ones who are true, and it is they who are aware of God.
Mohamed Ahmed - Samira
Piety does not lie in turning your face to East or West: Piety lies in believing in God, the Last Day and the angels, the Scriptures and the prophets, and disbursing your wealth out of love for God among your kin and the orphans, the wayfarers and mendicants, freeing the slaves, observing your devotional obligations, and in paying the zakat and fulfilling a pledge you have given, and being patient in hardship, adversity, and times of peril. These are the men who affirm the truth, and they are those who follow the straight path.
Muhammad Asad
True piety does not consist in turning your faces towards the east or the west - but truly pious is he who believes in God, and the Last Day; and the angels, and revelation, and the prophets; and spends his substance - however much he himself may cherish - it - upon his near of kin, and the orphans, and the needy, and the wayfarer, and the beggars, and for the freeing of human beings from bondage; and is constant in prayer, and renders the purifying dues; and [truly pious are] they who keep their promises whenever they promise, and are patient in misfortune and hardship and in time of peril: it is they that have proved themselves true, and it is they, they who are conscious of God.
Abdel Khalek Himmat Al- Muntakhab
Conformity of life and conduct in divine law for righteous living does not simply mean turning your faces at prayer toward the east or the west, but it entails adherence to principles serving as the basis of Allah’s system of faith and worship. It entails that you believe in Allah and in the Day of Judgement with faithful hearts, that you entertain with profound reverence the belief on ground of Authority in Allah’s, spiritual beings, attendants and Messengers, that you solemnly consent to Allah’s Books revealed to His Prophets and to the Prophets themselves, that you spend of your wealth in benevolence and benefaction on the poor among your kindred, on the orphans, on those in need and on the wayfarer who has no means of transportation, on those who make a request for aid in times of difficulty or distress and on redeeming and setting free servants who are completely divested of freedom and personal rights, that you engage in the act of appropriate worship, that you give zakat for zakat is the vehicle of prayer, that you fulfil the promise when you make one and that you exercise patience when befallen with a misfortune and the distress of warfare against enemies. These are the ones who have characterized themselves with virtuous qualities and stand true in Allah’s honour and these are the ones who entertain the profound reverence dutiful to Him.
Progressive Muslims
Piety is not to turn your faces towards the east and the west, but piety is one who believes in God and the Last Day, and the Angels, and the Scripture, and the prophets, and he gives money out of love to the near relatives, and the orphans, and the needy and the wayfarer, and those who ask, and to free the slaves, and he holds the contact-method, and he contributes towards betterment; and those who keep their pledges when they make a pledge, and those who are patient in the face of good and bad and when in despair. These are the ones who have been truthful, and they are the righteous.
Shabbir Ahmed
(One obvious result of sectarianism is their pre-occupation with rituals. This is because each sect leaves the Book aside and makes its own set of dogmas they call religion). No wonder, they forget that) Righteousness and exponential development of personality is not in that you turn your faces to the East and the West. But righteous is he who has conviction in Allah and the Last Day and the Angels and the Book and the Prophets. And he gives his wealth that he loves in reverence of Him, to: Family and relatives, Orphans, Widows, Those left helpless in the society, Those whose hard-earned income fails to meet their basic needs, Those whose running businesses have stalled, The ones who have lost their jobs, Whose life has stalled for any reason, The disabled, The needy wayfarer, son of the street, the homeless, the one who travels to you for assistance, Those who ask for help, and Those whose necks are burdened with any kind of bondage, oppression, crushing debts and extreme hardship of labor. They (the truly righteous) strive to establish the Divine System, and set up the Just Economic Order. They are true to their promises whenever they make a promise. They remain steadfast in physical or emotional distress and in times of peril. It is they that have proved to be practically true, and it is they, they that indeed journey through life in Blissful honor and security. ((2:4), (3:91)).
Syed Vickar Ahamed
It is not rightful conduct that you turn your faces towards East or West; But it is righteousness— To believe in Allah, and the Last Day, and the Angels, and the Book, and the messengers; To spend from your (own) wealth, in spite of your love for it, for your kin, for orphans, for the needy, for the wayfarer, for those who ask, and for the ransom of slaves; to be steadfast in prayer, and practice regular charity; To fulfill the contracts which you have made; And to be firm and patient, in pain (or suffering), and adversity, and throughout the periods of panic. Such are the people of truth, those who fear Allah.
Sahih International (Umm Muhammad, Mary Kennedy, Amatullah Bantley)
Righteousness is not that you turn your faces toward the east or the west, but [true] righteousness is [in] one who believes in Allah, the Last Day, the angels, the Book, and the prophets and gives wealth, in spite of love for it, to relatives, orphans, the needy, the traveler, those who ask [for help], and for freeing slaves; [and who] establishes prayer and gives zakah; [those who] fulfill their promise when they promise; and [those who] are patient in poverty and hardship and during battle. Those are the ones who have been true, and it is those who are the righteous.
Ali Quli Qarai
Piety is not to turn your faces to the east or the west; rather, piety is [personified by] those who have faith in Allah and the Last Day, the angels, the Book, and the prophets, and who give their wealth, for the love of Him, to relatives, orphans, the needy, the traveller and the beggar, and for [the freeing of] the slaves, and maintain the prayer and give the zakāt, and those who fulfill their covenants, when they pledge themselves, and those who are patient in stress and distress, and in the heat of battle. They are the ones who are true [to their covenant], and it is they who are the Godwary.
Bijan Moeinian
Turning your faces towards the east or the west [during the prayer] is not [a sign of piety or] a virtue [and does not have any importance with God. ] The virtue is the belief in God, the last day, the existence of the angles, the Book [sent by God] and the prophets [sent by God], sharing wealth with beloved ones, nearest ones, orphans, poor people, stranded travelers and the beggars [in distress], the act of freeing the slaves, worshipping the Lord on regular basis, paying the minimum charity [as imposed by God upon your income], honoring your words and pledges and patience in hardship, affliction of a disaster and in despair. Such are the sincere ones and considered as pious by God.
George Sale
It is not righteousness that ye turn your faces in prayer towards the east and the west, but righteousness is of him who believeth in God and the last day, and the angels, and the scriptures, and the prophets; who giveth money for God's sake unto his kindred, and unto orphans, and the needy, and the stranger, and those who ask, and for redemption of captives; who is constant at prayer, and giveth alms; and of those who perform their covenant, when they have covenanted, and who behave themselves patiently in adversity, and hardships, and in time of violence: These are they who are true, and these are they who fear God.
Mahmoud Ghali
It is not benignancy that you turn your faces around in the direction of East and West; but benignancy is (in him) who believes in Allah, and the Last Day, and the Angels, and the Book, and the Prophets, and brings wealth in spite of his love for it (Or: offers out of love for Him) to near kinsmen, and the orphans, and the indigent, and the wayfarer, and the beggars, and (to ransom) necks, (i. e. captives "slaves") and keeps up the prayer, and bring the Zakat, (i.e. pay the poor-dues) and they who fulfil their covenant when they have covenanted, and the patient (ones) in misery and tribulation, and while in violence; (i.e. during fighting) those are (they) who act sincerely, and those are they who are the pious.
Amatul Rahman Omar
It is not the sole virtue that you turn your faces to the east or the west but true virtue is theirs, who believe in Allâh, the Last Day, the angels, the Book, and in the Prophets, and who give away their wealth (and substance) out of love for Him, to the near of kin, the orphans, the needy, the wayfarer and to those who ask (in charity) and in ransoming the slaves; and who observe the Prayer, who go on presenting the Zakât (- the purifying alms) and those who always fulfill their pledges and agreements when they have made one, and those who are patiently persevering in adversity and distress and (steadfast) in times of war. It is these who have proved truthful (in their promises and in their faith) and it is these who are strictly guarded against evil.
E. Henry Palmer
Righteousness is not that ye turn your faces towards the east or the west, but righteousness is, one who believes in God, and the last day, and the angels, and the Book, and the prophets, and who gives wealth for His love to kindred, and orphans, and the poor, and the son of the road, beggars, and those in captivity; and who is steadfast in prayer, and gives alms; and those who are sure of their covenant when they make a covenant; and the patient in poverty, and distress, and in time of violence; these are they who are true, and these are those who fear.
Hamid S. Aziz
Righteousness is not that you turn your faces towards the East or the West, but it is righteousness to believe in Allah, and the Last Day, and the Angels, and the Book, and the Messengers, and to spend of your wealth for love of Him, for your kindred, and orphans, and the needy, and the wayfarer, for those who ask, and to ransom those in captivity; and to be steadfast in prayer, and practice regular charity; to fulfil the covenant (contracts) which you have made; and to be firm in patience in times of pain (poverty and deprivation), and adversity, and in periods of panic (or violence); these are the people who are true, and these are those who are Allah-fearing.
Arthur John Arberry
It is not piety, that you turn your faces to the East and to the West. True piety is this: to believe in God, and the Last Day, the angels, the Book, and the Prophets, to give of one's substance, however cherished, to kinsmen, and orphans, the needy, the traveller, beggars, and to ransom the slave, to perform the prayer, to pay the alms. And they who fulfil their covenant when they have engaged in a covenant, and endure with fortitude misfortune, hardship and peril, these are they who are true in their faith, these are the truly godfearing.
Aisha Bewley
Goodness does not lie in turning your faces to the East or to the West. Rather, those with true devoutness are those who have iman in Allah and the Last Day, the Angels, the Book and the Prophets, and who, despite their love for it, give away their wealth to their relatives and to orphans and the very poor, and to travellers and beggars and to set slaves free, and who establish salat and pay zakat; those who honour their contracts when they make them, and are steadfast in poverty and illness and in battle. Those are the people who are true. They are the people who have taqwa.
Sam Gerrans The Qur'an: A Complete Revelation
It is not virtue that you turn your faces towards the East and the West. But virtue is: one who believes in God, and the Last Day, and the angels, and the Writ, and the prophets, and gives wealth in spite of love of it to relatives, and the fatherless, and the needy, and the wayfarer, and those who ask, and to manumit slaves; and who upholds the duty, and renders the purity; and those who keep their covenant when they make a covenant; and the patient in affliction and adversity, and during conflict: those are they who are sincere; and it is they who are those of prudent fear.
Эльмир Кулиев
Благочестие состоит не в том, чтобы вы обращали ваши лица на восток и запад. Но благочестив тот, кто уверовал в Аллаха, в Последний день, в ангелов, в Писание, в пророков, кто раздавал имущество, несмотря на свою любовь к нему, родственникам, сиротам, бедным, путникам и просящим, расходовал его на освобождение рабов, совершал намаз, выплачивал закят, соблюдал договора после их заключения, проявлял терпение в нужде, при болезни и во время сражения. Таковы те, которые правдивы. Таковы богобоязненные.