39. Zümer Suresi Mehmet Okuyan Kur’an Meal-Tefsir

1. (Bu) Kitabın indirilişi, güçlü, doğru hüküm veren Allah'tandır.
2. Şüphesiz ki Kitabı sana bir amaç için biz indirdik. Sen de dini O'na özgü kılarak Allah'a kulluk et!
3. Dikkat edin! Arı duru din yalnızca Allah'a aittir. O'nun peşi sıra dostlar edinenler "Onlara, bizi yalnızca Allah'a biraz daha yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz!" (derler).[1] Şüphesiz ki Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz ki Allah yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola ulaştırmaz.
4. Allah çocuk edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O tek, ezici güç sahibi olan Allah'tır.
5. (Allah) gökleri ve yeri bir amaç ile[1] yarattı. Geceyi gündüzün üzerine bürüyüp örtüyor; gündüzü de gecenin üzerine bürüyüp örtüyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. (Bunların) her biri belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. Dikkat edin! O güçlüdür, çok bağışlayandır.
6. (Allah) sizi tek bir nefisten[1] (candan/cevherden) yaratmıştır; sonra ondan (o candan/cevherden) eşini de var etmiştir. Sizin için hayvanlardan da sekiz çift[2]indirmiştir (yaratmıştır). Sizi annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde aşamalardan geçirerek yaratıyor.[3] İşte bu (yaratıcı), Rabbiniz Allah'tır. Otorite yalnızca O'na aittir. O'ndan başka ilah yoktur. Nasıl oluyor da (gerçeklerden) döndürülüyorsunuz!
7. İnkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah size muhtaç değildir. O, kullarının küfrüne razı olmaz. Şükrederseniz sizden bunu kabul eder.[1] Hiçbir (günah) yüklüsü başkasının (günah) yükünü yüklenemez. Sonunda dönüşünüz sadece Rabbinizedir ve O, yaptığınız şeyleri size bildirecektir. Şüphesiz ki O göğüslerin (kalplerin) özünü bilendir.
8. İnsana bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra (Allah) katından ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur.[1] O'nun yolundan saptırmak için Allah'a ortaklar koşar.[2] (İnkâr edene) de ki: "Küfrünle biraz (daha) yaşa! Şüphesiz ki sen ateş halkındansın!"[3]
9. Ahiretten çekinerek ve Rabbinin merhametini umarak[1] geceleyin secde hâlinde ve kıyamda durarak ibadet eden kimse (inkârcı gibi) midir![2] De ki: "Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu!" (Bu gerçeği) sadece öz akıl sahipleri hatırlar.
10. De ki: "(Allah şöyle diyor:) Ey inanan kullarım![1] Rabbinize karşı takvâlı (duyarlı) olun! Bu dünyada güzel davrananlara güzel (karşılık) vardır.[2] Allah'ın arzı (yeryüzü) geniştir. Ancak sabredenlere ödülleri hesapsız verilecektir."
11. De ki: "Bana, dini O'na özgü kılarak Allah'a kulluk etmem emrolundu.
12. Bana müslümanların ilki (öncüsü) olmam emrolundu."[1]
13. De ki: "Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım."[1]
14. De ki: "Ben dinimi O'na özgü kılarak yalnızca Allah'a ibadet ederim."
15. Siz de O'nun peşi sıra dilediğinize tapın (bakalım)! De ki: "Şüphesiz ki kaybedenler, kıyamet günü kendilerine ve ailelerine (destekçilerine) yazık edenlerdir. Dikkat edin! Asıl apaçık kayıp işte budur.
16. Onların hem üstlerinden ateşten karanlıklar (tabakalar) hem de altlarından (ateş) karanlıkları (tabakaları) olacaktır. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım! Yalnızca bana karşı takvâlı (duyarlı) olun!
17. Tağut'a[1] (azgınlık edene) kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. (Bu) kullarımı müjdele!
18. Onlar (her) sözü dinler; en güzeline uyarlar.[1] İşte onlar Allah'ın doğru yola ulaştırdığı kişilerdir. Öz akıl sahipleri de işte sadece onlardır.
19. Hakkında azap sözü gerçekleşmiş kimse (diğerleri gibi olur mu)! Ateşte olanı sen mi kurtaracaksın![1]
20. Fakat Rablerine karşı takvâlı (duyarlı) olanlara, Allah'ın vaadi olarak üst üste yapılmış, altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Allah verdiği sözden dönmez.[1]
21. Şüphesiz ki Allah'ın, gökten su indirmekte olduğunu görmüyor musun? (Allah) onu (suyu) yerdeki kaynaklara yerleştirir; sonra onunla türlü türlü renklerde ekin çıkarır. Sonra (o ekin) kurur da sararmış olduğunu görürsün. Sonra da onu (ekini) kuru bir kırıntı (çer çöp) yapar. Şüphesiz ki bunda, öz akıl sahipleri için (gerçeği) hatırla(t)ma vardır.[1]
22. Allah'ın, göğsünü (kalbini) İslam'a açtığı, kendisi de Rabbinden bir nûr üzere olan kişi[1] (kötü olanlarla bir) olur mu? Allah'ı anmada kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte onlar apaçık bir sapkınlık içindedir.
23. Allah sözün en güzelini, müteşâbih (benzeşen anlamlı) ve mesânî (hakikatleri tekrarlanan) bir kitap olarak indirdi.[1] Bu (Kitab)ın etkisiyle Rablerine saygı duyanların tüyleri ürperir.[2]Sonra hem derileri hem de kalpleri Allah'ın zikrine (Kur'an'a ısınıp) yumuşar. İşte bu (Kitap), Allah'ın, dileyeni (layık gördüğünü) kendisiyle doğru yola ulaştırdığı bir rehberdir.[3] Allah kimi de saptırırsa (sapkınlığını onaylarsa) artık ona hiçbir yol gösteren olamaz.[4]
24. Kıyamet gününde yüzünü azabın şiddetinden korumaya çalışan kimse, (güvendeki gibi) midir? Zalimlere "(Dünyadayken) kazandıklarınızı tadın!" denir.
25. Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı ve bilemeyecekleri bir yerden onlara azap gelmişti.
26. Allah dünya hayatında onlara rezilliği tattırdı. Ahiret azabı ise elbette çok daha büyüktür. Keşke bilselerdi!
27. Yemin olsun ki biz (gerçeği) hatırlasınlar diye bu Kur'an'da insanlara her türlü örneği verdik.[1]
28. Takvâlı (duyarlı) olsunlar diye, pürüzsüz[1] Arapça bir Kur'an[2] olarak (indirdik).
29. Allah çekişip duran birçok ortağın sahip olduğu bir adam ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı örnek olarak veriyor. Bu ikisi eşit midir? Hamd (övgü) Allah içindir. Fakat onların çoğu bilmezler.
30. Şüphesiz ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler.[1]
31. Sonra şüphesiz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.
32. Allah'a yalan uyduran ve kendisine gelen gerçeği (Kur'an'ı) yalanlayandan daha zalim kim olabilir ki![1] Kâfirler için cehennemde yer mi yok!
33. Gerçeği getiren ve onu doğrulayan(lar) var ya, işte muttakîler (duyarlı olanlar) sadece bunlardır.
34. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır.[1] (İşte) bu, güzel davrananların ödülüdür.
35. Böylece Allah onların (dünyada) yaptıkları en kötü şeyleri bile örtecek, ödüllerini yapmış olduklarının en güzeliyle verecektir.[1]
36. Allah kuluna yetmez mi hiç! Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa (sapkınlığını onaylarsa) artık ona hiçbir yol gösteren olamaz.[1]
37. Allah kimi de doğru yola ulaştırırsa, artık onu da saptırabilecek kimse yoktur.[1] Allah güçlü, intikam sahibi değil midir? [2]
38. Onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka "Allah" derler.[1] De ki: "(Şunu) düşünün: Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar (putlar) O'nun verdiği zararı açıp (giderebilir) mi? Veya (Allah) bana bir merhamet dilerse onlar O'nun merhametini tutup (önleyebilirler) mi?"[2] De ki: "Bana Allah yeter. Güvenenler de yalnızca O'na güvenirler!"
39. (39, 40) De ki: "Ey kavmim! Bulunduğunuz yerde (elinizden geleni) yapın! Şüphesiz ki ben de (görevimi) yapacağım!" Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve kalıcı bir azabın kime konacağını ileride bileceksiniz.[1]
40. (39, 40) De ki: "Ey kavmim! Bulunduğunuz yerde (elinizden geleni) yapın! Şüphesiz ki ben de (görevimi) yapacağım!" Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve kalıcı bir azabın kime konacağını ileride bileceksiniz.[1]
41. Şüphesiz ki Kitabı sana, insanlarla ilgili bir amaç için biz indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse, (bu) kendi (iyiliği) içindir. Kim de saparsa, sadece kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerinde asla vekil değilsin.
42. Allah (nefislerin) ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusundayken nefisleri vefat ettirir.[1] Ölümüne hükmettiğini (kişinin ruhunu katında) tutar; diğerini ise (ölüm zamanı gelmeyeni ise) belirlenmiş bir süreye kadar (kişiye) gönderir. Şüphesiz ki bunda düşünen bir toplum için dersler vardır.
43. Yoksa onlar Allah'ın peşi sıra (başkalarını) şefaatçiler mi edindiler! De ki: "Onlar hiçbir şeye güç yetiremezlerse ve akıl erdiremezlerse de mi?"
44. De ki: "Şefaat tamamen ve yalnızca Allah'a aittir.[1] Göklerin ve yerin otoritesi yalnızca O'na aittir. Sonra da yalnızca O'na döndürüleceksiniz."
45. Allah tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalpleri daralır.[1] O'nun peşi sıra başkaları anıldığı zaman hemen sevinirler.[2]
46. De ki: "Ey gökleri ve yeri yoktan yaratan,[1] görünmeyeni de görüneni de bilen[2] Allah'ım! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin."
47. Yeryüzünde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir benzeri daha o zalimlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın kötülüğünden (kurtulmak için) elbette onu fidye verirlerdi (feda ederlerdi). (O gün) onlar için, Allah tarafından hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmış (olacak)tır.[1]
48. Onların kazandıkları kötülükler (o gün) açığa çıkmış, alay ettikleri şey kendilerini kuşatmış (olacak)tır.[1]
49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır.[1] Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde "Bu, bana ancak bilgi(m) sayesinde verilmiştir"[2] der. Hayır! O bir imtihandır fakat çoğu bilmez.
50. Bunu onlardan öncekiler de elbette söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara yarar sağlamamıştı.
51. Kazandıklarının kötü sonuçları onları yakalamıştı. Bunlardan da (müşriklerden de) haksızlık edenlerin işledikleri kötülükler başlarına gelecektir. (Allah'ı) asla aciz bırakamazlar.[1]
52. Bilmediler mi ki Allah rızkı dilediğine (layık olana) açarak (bol) da verebilir; kısarak (dar) da.[1] Şüphesiz ki bunda inanan bir toplum için dersler vardır.
53. De ki: "(Allah şöyle buyuruyor:) Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın merhametinden ümit kesmeyin![1] Şüphesiz ki Allah bütün günahları bağışlayabilir. Şüphesiz ki O çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
54. Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün ve O'na teslim olun; sonra size yardım edilmez.
55. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmesinden önce[1] Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur'an'a) uyun![2]
56. Herhangi bir kişinin ‘Allah'ın katında (O'nun buyruklarını) umursamamamdan dolayı[1] ah, yazıklar olsun (bana)! Doğrusu ben alay edenlerdendim!' demesi(nden önce Kur'an'a uyun)!
57. Veya ‘Allah beni doğru yola ulaştırsaydı, elbette muttakîlerden (duyarlı olanlardan) olurdum!' demesi(nden önce Kur'an'a uyun)![1]
58. Veya azabı gördüğünde ‘Keşke benim için bir kez (dünyaya dönme) imkânı olsa da güzel davrananlardan olsam!'[1] demesi(nden önce Kur'an'a uyun)!"
59. (Allah, bu isteği dile getirenlere şöyle diyecektir): "Hayır! Ayetlerim elbette sana gelmişti de sen onları yalanlamış, kibirlenmiş ve kâfirlerden olmuştun."[1]
60. Allah hakkında yalan söyleyenlerin kıyamet gününde yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenler için cehennemde yer mi yok!
61. Allah takvâ (duyarlılık) sahiplerini başarıları sebebiyle kurtaracaktır.[1] Onlara hiçbir kötülük dokunmaz. Onlar üzülmeyecek de.[2]
62. Allah her şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekildir (güven kaynağıdır).
63. Göklerin ve yerin anahtarları yalnızca O'na aittir.[1] Allah'ın ayetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar kaybedenlerin ta kendileridir.
64. De ki: "Ey cahiller![1] Bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?"
65. Yemin olsun ki sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur: Şüphesiz ki (Allah'a) ortak koşarsan, işlerin elbette boşa gider ve elbette kaybedenlerden olursun![1]
66. Hayır! Yalnızca Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol!
67. (İnkârcılar) Allah'ı gerektiği gibi tanımadılar.[1] Kıyamet günü bütün yer, O'nun yetkisindedir. Gökler de O'nun sağ eliyle (kudretiyle) dürülmüş (olacaktır).[2] O, onların ortak koştuklarından yüce ve uzaktır.
68. Sûr'a üflenmiş[1] (olacak)[2] ve -Allah'ın diledikleri hariç- göklerde ve yerde bulunanlar bayılacaktır.[3] Sonra ona bir daha üflenince, bir de bakarsın ki onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!
69. Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanacaktır. Kitap (ortaya) konulacak,[1] peygamberler ve şahitler getirilecek, aralarında adaletle hüküm verilecek, kendilerine haksızlık edilmeyecektir.
70. (Dünyada) ne yaptıysa herkese karşılığı tastamam verilecektir. O, onların yaptıklarını çok iyi bilendir.
71. Kâfir olanlar grup grup[1] cehenneme sevk edilecektir. Sonunda oraya geldikleri zaman kapıları açılacak ve bekçileri onlara "Size, içinizden Rabbinizin ayetlerini tilavet eden (okuyup aktaran) ve bugününüzle karşılaşacağınızı uyaran elçiler gelmemiş miydi?" diyecektir. Onlar "Evet (gelmişti)!" diyecekler ancak azap sözü kâfirler üzerine hak olmuştur.
72. Onlara "İçinde ebedî kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin!" denecektir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür![1]
73. Rablerine karşı takvâlı (duyarlı) olanlar da grup grup cennete sevk edilecektir. Sonunda oraya geldikleri zaman kapıları zaten açılmış durumdadır[1] ve bekçileri onlara "Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin oraya!" diyecektir.[2]
74. Onlar da "Bize verdiği sözde duran ve bizi dilediğimiz yerinde yerleş(ip otura)cağımız bu cennet yurduna mirasçı kılan Allah'a hamdolsun! İyi işler yapanların ödülü ne güzelmiş!" diyecektir.
75. (O gün) meleklerin, Rablerine hamd (övgü) ile tesbih ederek (yücelterek)[1] arşın etrafını çevrelemiş olduklarını görürsün.[2] Aralarında adaletle hükmedilmiş ve "Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir." denecektir.[3]
Ayetbul | Kuran Mealleri | Quran | Mehmet Okuyan meali | Zümer suresi