33. Ahzab Suresi Mehmet Okuyan Kur’an Meal-Tefsir

1. Ey Peygamber! Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) ol; kâfirlere ve münafıklara itaat etme![1] Şüphesiz ki Allah bilendir, doğru hüküm verendir.
2. Rabbinden sana vahyedilene uy![1] Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
3. Allah'a güven! Vekil (güven kaynağı) olarak Allah yeter.[1]
4. Allah hiçbir erkeğin (insanın) göğsünde iki kalp yaratmamıştır. Zıhar[1]yaptığınız eşlerinizi anneleriniz kılmamış ve evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız yapmamıştır.[2] Bunlar sizin ağızlarınızdaki (boş) sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve (doğru) yola O ulaştırır.
5. Onları (evlatlıklarınızı, kendi) babaları(nın adıyla) çağırın! Allah katında en doğrusu budur. Babalarını bilmiyorsanız, (bu takdirde) onlar, din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanlışlıkla yaptıklarınızda size vebal yoktur fakat kalplerinizin kastettiği(nde vebal vardır).[1] Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
6. Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır; eşleri de onların (ümmetin) anneleridir.[1] Allah'ın kitabına göre yakınlık sahibi olanlar, (vârislik bakımından) birbirlerine (diğer) müminler ve muhacirlerden daha uygundurlar. Ancak, dostlarınıza uygun bir (vasiyet) yapmanız hariçtir. Bu (uygulamamız), Kitapta yazılı bir (hükmümüz)dür.
7. Hani biz, peygamberlerden söz almıştık; senden de, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan da. Onlardan sağlam bir söz almıştık.[1]
8. (Allah bu sözü), doğru kişilerin doğruluklarını sorgulasın diye (almıştı). Kâfirler için de elem verici bir azap hazırlamıştır.
9. Ey iman edenler! Allah'ın size olan (şu) nimetini hatırlayın: Hani size ordular[1] gelmişti de biz onlara (düşmanlarınıza) karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik.[2] Allah yaptıklarınızı görendir.
10. Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan üzerinize geldikleri zaman, gözler kaydığı (yıldığı), yürekler boğazlara geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman,
11. İşte orada müminler imtihan edilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.
12. Hani münafıklar ile kalplerinde hastalık bulunanlar "(Meğer) Allah ve Elçisi bize aldatmadan başka bir vaatte bulunmamışlar!" diyorlardı.
13. Onlardan bir grup da şöyle demişti: "Ey Yesribliler[1] (Medineliler)! Sizin için durmanın sırası değil, dönün!" İçlerinden bir grup ise evleri savunmasız olmadığı halde "Şüphesiz ki evlerimiz savunmasızdır!" diyerek Peygamber'den izin istiyordu; (savaştan) kaçmaktan başka bir şey istemiyorlardı.
14. (Medine'nin) her yanından (kendi) üzerlerine saldırılsaydı da kendilerinden fitne (savaş) istenseydi, şüphesiz ki hemen bunu yaparlar; onunla ilgili gecikmezlerdi.[1]
15. Yemin olsun ki daha önce onlar, arkalarını dönmeyeceklerine (kaçmayacaklarına) dair Allah'a söz vermişlerdi.[1] Allah'a verilen söz sorumluluk gerektirmektedir.[2]
16. (İzin isteyenlere) de ki: "Ölümden veya savaştan kaçıyorsanız, kaçmanın size asla yararı olamaz!" (Kaçsanız) bile zaten az yaşatılacaksınız.[1]
17. De ki: "Allah size herhangi bir kötülük dilerse, sizi O'na karşı kim koruyabilir veya size herhangi bir merhamet dilerse (size kim zarar verebilir ki)!"[1] Onlar kendileri için Allah'a rağmen hiçbir dost da yardımcı da bulamayacaklardır.[2]
18. Allah içinizden (savaştan) alıkoyanları ve yandaşlarına[1] "Bize gelip (katılın)!" diyenleri elbette bilmektedir. Zaten bunlar savaşa çok az gelir.
19. (Gelseler de) size karşı cimri olarak (gelirler).[1] Korku geldiğinde, üzer(ler)ine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, iyiliği kıskanarak sizi sivri dilleriyle incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; (bu yüzden) Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah'a çok kolaydır.
20. (Münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediğini sanıyorlardı. O birlikler (tekrar) gelse, sizin haberlerinizi (uzaktan) soracak şekilde göçebe Arapların arasında çölde olmak isterler. Zaten içinizde bulunsalardı bile pek savaşacak değillerdi.
21. Şüphesiz ki Allah'ın Elçisinde sizin için, (yani) Allah'a ve ahiret gününe (kavuşmayı) umanlar ve Allah'ı çok hatırlayanlar için güzel bir örnek vardır.[1]
22. Müminler ise (düşman) birliklerini gördüklerinde "İşte bu, Allah ve Elçisinin bize vadettiğidir! Allah ve Elçisi doğru söylemiştir." demişlerdi. Bu (orduların gelişi), onların ancak imanlarını ve Allah'a bağlılıklarını artırmıştı.[1]
23. Müminlerden, Allah'a verdikleri sözde duran nice adamlar (yiğitler) vardır.[1]Onlardan kimi, adağını (Allah'a sözünü) yerine getirmiş; kimi de (yerine getirmeyi) beklemektedir. Onlar (sözlerini) asla değiştirmemişlerdir.
24. Sonunda Allah doğru olanlara, doğruluklarına karşılık (ödül) verecektir; münafıklara dilerse azap edecek veya (tevbe ederlerse bu) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
25. Allah o kâfirleri hiçbir menfaate ulaşamadan öfkeleri ile geri çevirmişti. Savaş (konusun)da Allah(ın yardımı), müminlere yeter. Allah kuvvetlidir, güçlüdür.
26. Allah kitap ehlinden (olup) onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirmiş ve kalplerine korku düşürmüştü. (Siz direnenlerin) bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
27. (Allah) onların yer(ler)ine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklar(ın)a sizi mirasçı yaptı.[1] Allah her şeye gücü yetendir.
28. Ey Peygamber! Eşlerine de ki: "Dünya hayatını ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım (mehrinizi vereyim) ve sizi güzellikle bırakayım (boşanalım)."[1]
29. Allah'ı, Elçisini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, (bilin ki) şüphesiz ki Allah içinizden güzel davrananlar için büyük bir ödül hazırlamıştır.
30. Ey Peygamber'in kadınları (hanımları)! Sizden kim açık bir çirkinlik yaparsa, ona iki kat azap uygulanır.[1] Bu, Allah'a çok kolaydır.
31. Sizden kim Allah'a ve Elçisine gönülden itaat eder ve iyi bir iş yaparsa ona da ödülünü iki kat veririz.[1] Ona (cennette) bol rızık hazırlamış (olacağız).
32. Ey Peygamber'in kadınları (hanımları)! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.[1] (Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı)ysanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir üslup ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Uygun söz söyleyin!
33. Evlerinizde oturun; eski Cahiliye (âdetinde olduğu) gibi açılıp saçılmayın! Namazı kılın, zekâtı verin; Allah'a ve Elçisine gönülden itaat edin![1] Ey (Peygamber'in) evinin halkı![2] Allah sizden, günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.[3]
34. Evlerinizde tilavet edilmekte (okunup aktarılmakta) olan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti (doğru hükümleri) hatırlayın![1] Şüphesiz ki Allah en ince işleri görüp bilendir, haberdardır.
35. Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, (Allah'a) itaatkâr erkekler ve (Allah'a) itaatkâr kadınlar, doğru olan erkekler ve doğru olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Allah'a saygı gösteren) mütevazı erkekler ve (Allah'a saygı gösteren) mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkekler ve (namuslarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok hatırlayan erkekler ve (Allah'ı çok) hatırlayan kadınlar var ya, işte Allah bunlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül hazırlamış (olacak)tır.[1]
36. Allah ve Elçisi bir işe hükmettiği zaman, mümin erkek ve kadına işleri konusunda tercih hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Elçisine isyan ederse elbette apaçık bir sapkınlığa düşmüş olur.
37. Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de nimet verdiğine (Zeyd'e) "Eşini yanında (nikâhında) tut; Allah'a karşı takvâlı ol!"[1] diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi[2] insanlardan korkarak içinde gizliyordun. Oysa kendisinden korkmana layık olan Allah'tır. Zeyd, ondan (eşi Zeynep'ten) ilişiğini tamamen kesince, biz seni onunla (Zeynep'le) eşleştirdik (nikâhladık) ki evlatlıklar eşlerinden tamamen ayrıldıklarında müminlere (ayrılan o kadınlarla evlenmek isterlerse) herhangi bir zorluk olmasın![3] Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
38. Allah'ın, kendisine farz kıldığı (bu) şeyde Peygamber'e herhangi bir vebal yoktur. Daha önce geçenler arasında da Allah'ın kanunu (buydu). Allah'ın emri belirlenmiş bir ölçüdür.
39. O (peygamberler ki) Allah'ın mesajlarını tebliğ eder; Allah'a saygı duyarlar. Allah'tan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter.
40. Muhammed, sizin (yetişkin) erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.[1] Fakat o, Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.
41. Ey iman edenler! Allah'ı çok hatırlayın![1]
42. O'nu sabah akşam tesbih edin (yüceltin)!
43. O ve melekleri sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için[1] size salât ediyor (destek veriyor).[2] (Allah) müminlere karşı çok merhametli olandır.
44. Kendisine kavuşacakları gün, (Allah'ın) onlara (müminlere) esenliği ‘selam'dır.[1](Allah) onlara çok değerli bir ödül hazırlamış (olacak)tır.
45. (45, 46) Ey Peygamber! Şüphesiz ki biz seni şahit, müjdeleyici, uyarıcı,[1] O'nun izniyle Allah'a davet eden[2] ve münîr (ışık saçan) bir kandil olarak gönderdik.
46. (45, 46) Ey Peygamber! Şüphesiz ki biz seni şahit, müjdeleyici, uyarıcı,[1] O'nun izniyle Allah'a davet eden[2] ve münîr (ışık saçan) bir kandil olarak gönderdik.
47. Allah'tan (gelecek) büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele!
48. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma! Allah'a güven! Vekil olarak Allah yeter.
49. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da onlara (cinsel olarak) dokunmadan onları boşarsanız, onların aleyhine sizin lehinize sayacağınız hiçbir (bekleme) süresi yoktur. Onlara, geçimlik (mehrin yarısını)[1] verin ve onları güzel bir şekilde bırakın (boşanın).[2]
50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanları, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle birlikte hicret eden kızlarını sana helal kıldık.[1] (Bir de) kendisini (mehirsiz bir şekilde) Peygamber'e hibe eden, Peygamber'in de nikâhlamak istediği mümin bir hanımı diğer müminlere değil, sadece sana özel[2] olmak üzere (helal kıldık). Elbette biz sana bir zorluk olmasın diye eşleri ve ellerinin altında bulunanlar hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
51. Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. (Bir süre) ayrı kaldığın (hanımlar)ından (yolculuğa çıkarken gelmelerini) istemende sana herhangi bir vebal yoktur. Böyle (yapman), onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur.[1] Allah kalplerinizde olanı bilmektedir. Allah bilendir, hoşgörülüdür.
52. Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen de sağ elinin sahip oldukları (mevcut eşlerin) hariç, güzellikleri senin hoşuna gitse bile bunları başka eşlerle değiştirmen de sana helal değildir.[1] Allah her şeyi gözetleyicidir.
53. Ey iman edenler! Siz (yemeğin hazırlanma) zamanını gözetmeksizin -bir yemek için size izin verilmesi hariç- Peygamber'in evlerine girmeyin; sadece davet edildiğiniz zaman girin![1] Yemeği yediğinizde başka bir konuya girmeyerek hemen dağılın! (Çünkü) şüphesiz ki bu durum Peygamber'i üzmekte fakat o (size bunu söylemeye) utanmaktadır. (Ancak) Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Onlardan (Peygamber'in hanımlarından) herhangi bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin![2] Bu (durum) hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Allah'ın Elçisini üzmeniz ve kendisinden sonra onun eşlerini nikâhlamanız sizin için asla söz konusu olamaz.[3] Şüphesiz ki bu durum, Allah katında büyük (bir günah)tır.
54. Bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.[1]
55. Onlara (Peygamber'in hanımlarına) babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, (tanıdık) kadınları ve sağ ellerinin sahip olduklarından dolayı herhangi bir vebal yoktur. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun! Şüphesiz ki Allah her şeye şahittir.[1]
56. Allah ve melekleri, Peygamber'e salât ediyorlar (destek veriyorlar). Ey iman edenler! Siz de ona salât edin (destek verin) ve tam teslimiyet gösterin![1]
57. Allah'ı ve Elçisini incitenlere Allah dünyada da ahirette de lanet etmiş ve onlar için küçük düşürücü bir azap hazırlamış (olacak)tır.
58. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, elbette bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (dışarı çıktıklarında) dış örtülerini üzerlerine salmalarını söyle![1] Bu, onların tanınması ve incitilmemesi için en uygunudur. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
60. (60, 61) Şüphesiz ki münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde çirkin haber yayanlar[1] vazgeçmezlerse, seni onların üzerine salarız; sonra lanetlenmiş olarak, orada senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler. Nerede ele geçirilirlerse yakalanır ve (şiddetli bir) ölümle öldürülürler.[2]
61. (60, 61) Şüphesiz ki münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde çirkin haber yayanlar[1] vazgeçmezlerse, seni onların üzerine salarız; sonra lanetlenmiş olarak, orada senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler. Nerede ele geçirilirlerse yakalanır ve (şiddetli bir) ölümle öldürülürler.[2]
62. Daha önce geçenler arasında da Allah'ın kanunu (buydu). Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.[1]
63. İnsanlar sana o (Son) Saat'ten soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi yalnızca Allah katındadır." Belki de o (Son) Saat çok yakın olacak. Onu sana bildirecek olan ne olabilir ki![1]
64. Şüphesiz ki Allah kâfirlere lanet etmiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamış (olacak)tır.
65. (Onlar) orada ebedî kalacaklar, (kendilerini azaptan koruyacak) herhangi bir dost da yardımcı da bulamayacaklardır.
66. Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün "Ah (eyvah), yazık bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Elçi'ye de itaat etseydik!" diyecekler.
67. (İnkârcılar) "Rabbimiz! Biz, liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik (ama) onlar bizi yoldan saptırdılar.[1]
68. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onlara büyük (bir şekilde) lanet et!" demiş (olacaklar)dır.[1]
69. Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın![1] (Sonunda) Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkarmıştı. O, Allah katında itibarlıydı.
70. Ey iman edenler! Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve doğru söz söyleyin![1]
71. (Böyle davranırsanız) Allah sizin için işlerinizi düzeltir ve sizin için günahlarınızı bağışlar. Kim Allah'a ve Elçisine gönülden itaat ederse elbette büyük bir kurtuluşa ulaşmış olur.
72. Biz emaneti (sorumluluğu) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler, (sorumluluğundan) korkmuşlardı.[1] Onu insan yüklenmişti. Şüphesiz ki o (insan), çok zalimdir,[2] çok cahildir.
73. Allah münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek; iman eden erkeklerin ve iman eden kadınların da tevbesini kabul edecektir.[1] Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
Ayetbul | Kuran Mealleri | Quran | Mehmet Okuyan meali | Ahzab suresi